Sizi tanıyabilir miyiz?
Ben, Nur Dombaycı. Yaşım genç olmasına rağmen yıllardır yayıncılık sektörünün içindeyim diyebilirim. Bir nevi kitapların arasında büyümüş biriyim. Ama meslek seçme yaşım geldiğinde yazar ve çizerliğin bir meslek olabileceği bilincinde değildim. Bu yüzden üniversitede ilk seçimim bir meslek edinmek düşüncesi ile Bilgisayar Programcılığı idi. Çizim konusunda kendimi geliştirip, bir çok yayıneviyle çizer olarak çalıştım. Ne zaman ki, artık kendi yazdığım kitapları da resimleyebileceğime inandığımda, ilk kitap projemi hazırladım. Yazdım ve çizdim. O zamandan bu yana kitaplarımı hem yazıp hem çiziyorum. İlkokulda en sevdiğim dersler resim ve Türkçe idi. Yakın zamanda çok çok severek Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü okumaya başladım. Doğa ile ilgili olan her şeyi, renkleri, kedileri ve yağlı boyayı çok severim. 25 yaşındayım bana ilham ve güç veren eşim ve bir oğlum var. Hayalim, onlarla birlikte dünyayı dolaşmak ve her milletten çocuklarla kitaplarım hakkında konuşmak.
Çocukluğunuz ve şimdi yazar-ressam olmanızı kıyaslarsanız, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çocukluğumdan bu yana yazmayı çizmeyi ve kitapları çok seven biri olduğum için, benim de tek hayalim kendi yazdığım çizdiğim kitaplarımın çocuklar tarafından severek okunmasıydı. İlk kitaplarla tanıştığım zamandan bu yana her yaşımda çocuk kitaplarına özel bir ilgim oldu. Büyüdüğüm zaman arkadaşlarım aşk romanları okurken ben çocuk klasiklerini defalarca okuyordum. Kitapların içindeki minicik illüstrasyonlar dahi olsa uzun uzun incelemeyi ve onlara bakarak aynısını çizmeye çalışırdım. Ve daha da küçükken yazarların, kendi yazdıkları kitapların resimlerini yaptığını sandığım için, yazdığım hikayelerin resimlerini de kendim yapmaya çalışıyordum. Ve zamanla kendimi çizim alanında da geliştirmeye başladım. Uzun çalışmalarım sonucunda kendi yazdığım kitabı resimleyeceğime inandığım zaman da başladım kitaplarımı yazmaya ve çizmeye. Yani o zamanki ben, şimdiki beni görse, eminim çok mutlu olurdu. Çünkü yapmak istediği işi yapıyorum. (Tabi ilk hayalim astronot olmaktı, öyle olsaydım ona da çok mutlu olabilirdi.)
Mucit Torunu Olmak Kolay Değil! Serinizden bahseder misiniz?
“Mucit Torunu Olmak Kolay Değil!” şimdilik 5 kitaplık, ilkokul seviyesinde bir seri. Ceyda ile Beyza adında, meraklı ve diğer çocuklar kadar sıradan ikiz kardeşler. Ama onların sıradanlığını bozan tek şey, mucit bir dedelerinin olması. Eee hangi çocuğun mucit bir dedesi olur da, çocuk onun icatlarını, araştırmalarını karıştırmaz ki? Bizim ikizler de dedelerinin “çılgın” icatlarından paylarını alıyorlar. Çok keyifle yazıp çizdiğim bir seri bu. Ve bu ikizleri ve dedelerini o kadar çok sevdim ki, kafamın içinden bana “devam kitaplarımızı da yazmalısın” diye ısrar ediyorlar. Sanırım onları kırmayacağım.
Hem yazıp, hem çizmek avantajlı mı oluyor?
Bir yazar olarak, kitaplarımın çizimlerini yapacak çizer arayışında olmayışım en büyük avantajım. Çizer olarak da, yazar benim çizimlerime müdahale etmiyor ve özgürce çizebiliyorum. Çizim yapmamın en güzel avantajı, kitapları yazarken, hayalimde tüm karakterler çizgi film gibi canlanıyor.
Yazarken genelde hangi konular size daha yakın geliyor?
Bu konuda kitap zevkim ister istemez etkili oluyor. Fantastik, bilimkurgu ve macera kitaplarını çok severim. Yazarken de ne kadar normal bir hikaye anlatacak olsam da ister istemez bir maceranın kapısında bulabiliyorum kendimi.
Gelecek ile ilgili hayalleriniz nelerdir?
Mesleğimle ilgili, ilkokul yaş grubundan ziyade lise ve kendini o yaşta hisseden herkes için, fantastik bir macera romanı yazmak istiyorum. Yıllardır kafamda olan bir kurgu var, ama oldu diyebilmem için benim de yazdıklarımın da biraz daha olgunlaşması gerekiyor sanırım. Yazmak kadar, ne yazdığını bilerek yazmak daha önemli. Yıllar sonra arkama bakıp “ah bu işi hiç iyi yapamamışım” demek istemiyorum. Elbette işlerim ilerledikçe yaşım büyüdükçe önceki işlerim belki gözüme acemice gelecektir ama, Mimar Sinan gibi “çıraklık, kalfalık, ustalık eserlerim” gibi bir sıralamaya layık olmasını isterim.
Son olarak kitap okumayı sevmeyen çocuklar için önerileriniz nelerdir?
Burada anne babalara değil çocuklara bir öneride bulunacağım. “Kitap okumayı sevmiyorum” diye düşünüp seveceğiniz kitabı arama eyleminden vazgeçmeyin lütfen. Kütüphanelere, kitapçılara gidin ve kitapları inceleyin. Seveceğiniz kitaba henüz rastlamadığınıza eminim. Kitaplarınızı anne babalarınızın yanı sıra siz de seçmelisiniz. Hatta kendinize kitap alırken bir kitap da anne babanıza alıp “kitap okuma alışkanlığı kazanmalısın” gibi bir espri bile yapabilirsiniz.
Röportaj/Sabah Gazetesi