Hüseyin Öztürk yazdı: Beyoğlu’nda Bir Hafız
Bu hafta tanıtacağımız eser, Mihrabad Yayınlarından çıkan “Beyoğlu’nda Bir Hafız” isimli eser. Yazarı ise Dr. Mehmet Ali Sarı.
Mehmet Ali Sarı hocayı TRT’nin Ramazan ayında yayınladığı “Kur’an Bülbülleri” programının jürisinden hatırlayanlar ve tanıyanlar olacaktır.
Mehmet Ali Sarı hoca yakın tarihin şahidi olarak, fakirliğin ve yoksulluğun en dibini yaşamış bir çocuk olarak Bolu’nun Seben ilçesinin Tepe köyünde dünyaya gelmiş.
1930’lu yıllardan 1960 senesine kadar devletin ve milletin malum zihniyetin altında nasıl inim inim inlediğini görmüş ve dini-milli değer yargılarından taviz vermeden bugünlere gelmiş.
Hocanın hayat hikâyesi uyduruk kişisel gelişim kitaplarını silip süpürecek cinsten.
Eğer insan inanır, başarmaya azmeder ve tedbirlerini aldıktan sonra kaderin akışına uyum sağlar, Allah’a teslim olur, zuhur eden her şeye razı gelirse, önünde hiçbir engel kalmıyor ve tüm engeller aşılıyor.
Mehmet Ali hocanın sadece çocukluğunun geçtiği dönemde, bırakın onun İstanbul’un adını, Bolu’nun bile adını duymaması gerekirdi.
“İnsanın kaderi nasibini takip eder, nasibi de kaderini” derler. Mehmet Ali Sarı hocanın kaderi nasibini, nasibi de kaderini takip etmiş ve tereddütsüz uyum sağlamış.
•
Hocanın köyünden çıkışına bakalım:
“Çocukluğum, gençliğim ve tahsil hayatım, Türkiye’nin 1930’lu, 40’lı ve 50’li yılların çok zor şartları altında geçti.
Okumak için köyümüzden gurbete çıkan ilk kişiyim. Yöremizin de ilklerindenim. İlkokuldan sonra hafızlığımı köyümde bitirince önce Bolu’ya, sonra da İstanbul’a götürüldüm.
Hayata sıfırdan başlayıp, 80’e yaklaşan yaşımla, en tepe noktalarda bulunmaktayım. Bu yaşın talebelik ve gençlik yıllarını İstanbul’un en hareketli semti Beyoğlu İstiklal Caddesinde bulunan Ağa Camii’nde, sonrasında da çoğunlukla yine İstanbul’da geçirmiş olmam hasebiyle, tanıdıklarım ve yaşadıklarımla ilgili hatıralar benimle gitmesin, yaşadıklarımdan genç kuşaklar istifade ederek geleceğe yönelik dersler çıkarsın diye benden hatıralarımın yazılması istendi.
Bilhassa günümüzün gençlerine, kendi hayat imkânları ile mukayese fırsatı vererek, içinde bulundukları nimetlerin değerini anlayıp şükretmelerine ve daha çok çalışmalarına, kendilerini daha iyi yetiştirmelerine inşallah vesile olur”.
•
Mehmet Ali Sarı hocanın bu biyografisi başka bir isimle roman olarak yazılsaydı, romanda anlatılanların hepsinin hayal ürünü olduğu düşünülürdü. Çünkü “böyle bir hayat olmaz” denilirdi.
Hoca annesini anlatmış bir kısmını paylaşalım:
“Annem, üç yaşından itibaren üveyliğin tüm acılarını yüreğinde hissederek büyüdüğü o zor günleri, ‘Kuru ekmek canıma minnet olurdu’ diye ağlayarak anlatırdı”,
Bir parça da babasından söz edelim: “Askerlikte geçirdiği sekiz seneden sonra köyüne döndüğünde babasından kalan ev yanmış, eşi geride öksüz bir kız çocuğu bırakarak ölmüş”.
Hatıratın İstanbul kısmı ise inanılır gibi değil vesselam. Gerisi kitapta.
Eser hakkında: Mihrabad Yayınları; 0212-514 28 28 www.mihrabadyayinlari.com