Değerli hocamız Sayın Mehmet Ali Sarı’nın “Beyoğlu’nda Bir Hafız” adlı hatıra kitabını büyük bir zevkle, heyecan ve ilgiyle okudum… Kitabı okurken ben de kendisiyle birlikte İstiklal Caddesi’ne bakan Ağa Camii’nde kıldığım namazları, oralarda az da olsa geçen hatıralarımı hayal ettim…
Prof. Dr. Ahmet Yüksel Özemre’nin “Üsküdar’ın Üç Sırlısı” kitabından hayranlıkla hatırladığım Ali Üsküdarlı Hoca ve birbirinden değerli üstatları okudukça onlara rahmetler okudum ve hayran kaldım…
Macera dolu bir hayatı olmasına rağmen ben sayın hocamızı bize göre çok daha şanslı gördüm…
İmam hatip okuluna başlaması, Yüksek İslam Enstitüsü öğrenciliği; bu arada birbirinden değerli hocalardan ve üstatlardan aldığı musiki dersleri, tashih-i huruf, aşare-i takrib ve Arapça dersleriyle kendini geliştirmesi, yetiştirmesi yeni nesiller için büyük örneklik teşkil ediyor… Ama şimdilerde kimse böyle şeylere ilgi duymuyor…
Keşke genç imam hatipli kardeşlerimiz, arkadaşlarımız bu kitabı okusalar diye canı gönülden temenni ediyorum…
Birkaç imam ve müezzin arkadaşa bahsettim ama pek ilgilenmediler…Onlar adına ne kadar çok üzüldüm…
Elimden gelse tüm imam hatip ve ilahiyat öğrencilerine ve öğretmenlerine, ayrıca görevde olan bütün Diyanet camiasına bu güzel kitabı okumalarını mecbur ederdim…
Haseki dersleri, hocaları, daha sonra İmam Hatip okulu öğretmenliği, Yüksek İslam Enstitüsü öğretim üyeliği gibi görevleri ve görev için İzmir maceraları…
İsveç’te yedi yıl kalması ve Türkiye’ye dönüşü. Ne kadar dolu dolu bir hayat yaşamış kıymetli hocamız…Ben yurtdışında sadece 23 gün kaldım. Üç dört günlük Etiyopya, bir o kadar da Lübnan-Beyrut seyahatim üzerine bir kitap olacak hatıra yazdım…
Sayın hocamız hıfzını çok güzel ikmal etmiş, ayrıca diğer Kur’an ilimleriyle, musiki bilgi ve becerileriyle kendini geliştirmiş, besteler yapmış, aynı zamanda tambur üstadı…Örnek bir hayat yaşamış….
Tavşancıl’ da yazlık yapma macerası çok ilgimi çekti. Keşke şu andaki evimi satabilsem ve oradan bir konut alıp onunla ve onun gibi güzel insanlara komşu olabilsem diye geçti içimden…
İmam hatip lisesinden sınıf arkadaşım hocamızın yeğeni Metin Mergen, kız kardeşi Emine Hanım’ın oğlu oluyor. Şu tevafuka bakınız ki benim rahmetli anneciğimin adı da Emine’dir. Arkadaşım Metin Mergen ne kadar şanslı birisi. İnsan; anadan, babadan, hocadan, çevreden de biraz şansı olmalı. Metin Mergen bence çok şanslı bir insan…
Hocanın eserinde buram buram bir İstanbul asaleti, kültürü, hayat tarzı, nezaketi ve zarafeti bütün kitaba yansımıştır…
Bizler Bursa Yüksek İslam Enstitüsü’nde öğrenciyken Mehmet Ali Sarı, İsmail Karaçam ve daha bir kaç arkadaşı okulumuzu ziyaret etmişlerdi. Kendisini ilk defa orada görmüştüm. Sanki o zamanlar onu biraz İsmail Karaçam’ın gölgesinde görmüştüm…
Daha sonra yakın zamanlarda TRT’de ramazan aylarında yapılan Kur’an-ı Kerim’i güzel okuma yarışmalarında jüri üyesi olarak tanıdık… Kahramanmaraş depremi sonrası değerli hocamız Mustafa Sıddık Uslu Kocaeli’ne gelmişti. Sınıf arkadaşı olduklarını öğrendim ve bunu kendisine haber vermek istedim…
Yeğeni Metin Mergen’den telefonunu aldım. İki kere aradım, uzun uzun çaldırdım ve açmadı…
Ben bunu tanımadığı kişilerin telefonunu açmıyordur diye yorumladım. Akşam geç saatlerde beni aradı. Çok heyecanlandım.
Kendisiyle görüştük. Telefonda sesini duymak, kendisiyle konuşmak benim için büyük bir onur oldu…Kitabını okuduktan sonra kendisine hayranlığım daha da arttı.
Çok merak ettiğim bir durum gözledim. Hocamız birçok olayı, ilgili kişilerin adlarıyla, doğum ve vefat tarihleriyle, en küçük ayrıntılarıyla yazmış. Bu durumu Sayın Dr. Tayyar Altıkulaç’ın “Zorlukları Aşarken” adlı hatıralarında da gördüm. Bunu nasıl yapmışlar, zamanında notlar mı tutmuşlar, yoksa hafızlık yeteneklerinin böyle de bir tarafı mı var anlamadım…
Yaşar Kemal’e ait olduğunu sandığım “o iyi insanlar, o güzel atlara binip; çekip gittiler.. demirin tuncuna, insanın piçine kaldık..” sözü geliyor aklıma…
Değerli hocamıza Rabbimden sağlıklı uzun ömürler diliyorum…
Kaynak: Truva Edebiyat